| 
             
            Bayramın ikinci 
            çehresi aslında hayatın mutad akışıdır; bayram namazıyla birlikte 
            biz hayatın meşakkatini bayram dekorunun ardına itmeye, 
            silikleştirmeye veya tahammül edilebilir hale getirmeye muvazzaf 
            kılınırız. Hayatın meşakkatleri bayram hürmetine yakamızı bırakıp, 
            bizi üç günlüğüne olsun çocuksu neş'elere iade etmezler, bayram o 
            şuurdur ki erdiği andan itibaren biz onlara karşı bakış açımızı 
            değiştirmeye sevkediliriz. "Hadiseleri değiştirebilmeye takatiniz 
            yoksa onlara bakış açınızı değiştiriniz" nasihati bayramlarda 
            kuvveden fiile geçer ve aslında biz bayram neş'esini biraz da kendi 
            irademizle inşa ederiz; dinî bayramların bir hikmeti de bu olsa 
            gerektir. Bayram esnasında edindiğimiz güleryüz, misafirperverlik, 
            ikram, cömertlik, şefkat ve anlayış pratiğini senenin diğer 
            günlerine yaymak ve uygulamak gibi bir vazifemiz de vardır. 
            
            Bayramın ikinci 
            çehresinden çıkarılacak vazife "bayram yapmaktan ziyade bayram 
            yaptırmak" olsa gerektir ve her bayramda biz büyükler, şartlar ne 
            olursa olsun bayramların bayram gibi olması için her günden farklı 
            davranmaya mecburuz. Güzel bir hayat yaşamak elbette bir lütf-ı 
            ilahîdir ama hayatı güzelleştirmek ve bu güzelliği başkalarına 
            bölüştürmek en zorlu kulluk görevlerinden biridir. Hayatı 
            güzelleştirmek, elbette hayata karşı mukavemet etmekten çok farklı 
            bir mücahede tarzıdır; hayata karşı mukavemet etmeğe kalkışmak 
            manasız çünkü onu denetleyecek mekanizmalardan mahrumuz. Aslında 
            yaşadığımızı, sürdürdüğümüzü ve tasarruf ettiğimizi sandığımız hayat 
            bile bize ait değil; onun üzerinde mülkiyet kurmağa kalkışmak 
            budalalık; ne var ki -kısmen de olsa- onu güzelleştirebilme, en 
            azından onun güzelliklerini farkedip yeşertebilme ve çoğaltabilme 
            ehliyetimiz var; ladinî nokta-i nazardan bu gayret eblehçe bir 
            mutluluk oyunu, bir devekuşu iyimserliği gibi görünebilir ama 
            inananlar için hayatı güzelleştirme gayreti, ödülü Cenab-ı Hak 
            tarafından takdir olunacak bir faaliyettir. İyilik de aynen öyle 
            değil midir; karşılığını hemcinslerimizden beklediğimiz iyilik 
            aslında dünyevi bir yatırımdır; iyilik odur ki karşılığı sadece ve 
            sadece "O"ndan beklenince güzelleşiyor. 
            
            Bayramın güzellik ve 
            neş'esini çoğaltmaya takat yetiremeyenlerimiz var; her bayramın ilk 
            vazifesi, kendi takatımızdan tasarruf ettiğimiz hayatı güzelleştirme 
            enerjisini onlarla bölüşmektir. Malum ki bu bayramın neş'esi her 
            haneye aynı suhuletle inmeyecektir: Bayramı gurbette, yokluğun ve 
            mahrumiyetin kavurucu ayazında, hastalık nevbetinde, hapishane 
            koğuşunda, burada tafsili mümkün olmayan bin türlü derd ü mihnette 
            karşılayanlarımız için bayramı bayrama benzer hale getirmekle de 
            mükellefiz; bunu yapabiliriz. 
            
            Ey okuyucu, bayramın 
            kutlu olsun; sizin şahsınızda bir bayram neş'esine, bir sıcak 
            merhabaya, kalplerden dudaklara yükselmiş bir tebessüme muhtaç bütün 
            gariplerin, asker evlatlarımızın, yolcuların, hastaların, 
            mahpusların, çaresizlerin, dertlilerin, aşıkların, muhtaçların, 
            bîkeslerin de bayramını tebrik etmeme müsaade ediniz. Hepimiz bu 
            güzel günde birbirimiz için dua edelim: Hemen Mevla cümlemize bu 
            güzel ve bereketli günler hürmetine iman ve akıl sağlığı ihsan 
            buyursun inşallah!  |