Esselâmü aleyküm ve
rahmetullàhi ve berekâtühû!..
Aziz ve sevgili
kardeşlerim! Allah'ın selâmı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun...
Allah-u Teàlâ Hazretleri, dünya ve ahiretin hayırlarına cümlenizi
erdirsin...
Bu cuma sohbetimi,
Ramazanın bu hafta içinde başlaması dolayısıyla, oruçla ilgili hadisler
üzerinden yapmak istiyorum. Peygamber SAS Efendimiz'in oruçla
ilgili hadis-i şeriflerinden bir kısmını okumak istiyorum.
a. Ramazanda Mânevî
Değişiklikler
Önce şunu beyan edelim
ki, oruç ayı Ramazan geldiği zaman, çevremizdeki manevî âlem değişikliğe
uğrar. Bu hususta çeşitli hadis-i şerifler var. Onlardan bir tanesini,
Râmuz'dan okuyorum. Peygamber SAS Efendimiz buyuruyor ki:
RE. 40/9
(İzâ câe şehru ramadàn fütihat ebvâbül-cenneh, ve ğullikat ebvâbun-nâr,
ve suffidetiş-şeyâtînu ve nâdâ münâdin: Yâ tàlibel-hayri helümme ve yâ
tàlibeş-şerri aksır, hattâ yensalihaş-şehr.)
Utbetübnü Abd'den Taberânî
rivayet eylemiş. Peygamber SAS Efendimiz buyuruyor ki:
(İzâ câe şehru ramadàn)
"Ramazan ayı geldiği zaman, (fütihat ebvâbül-cenneh) cennetin
kapıları açılır." Bu bir değişiklik, manevî âlemin en büyük
değişikliklerinden. (Ve ğullikat ebvâbün-nâr) "Cehennemin
kapıları kapatılır, (süffidetiş-şeyâtìn) ve şeytanlar zincirlere
vurulur, yâni zincirlerle bağlanılır." Böylece üç tane değişikliği ifade
etmiş oluyor bu hadis-i şerif.
(Ve nâdâ münâdin)
"Bir seslenici seslenir ki, bir münâdî nidâ eyler ki: (Yâ tàlibel-hayr)
'Ey hayrı taleb eden, ey hayır isteyen, (helümme) gel! (ve yâ
tâlibeş-şerri) Ey şerri isteyen, (aksır) geri dur, yapma
kötülüğü!' (Hatta yensalihaş-şehr) Bu mübarek ay gidinceye kadar,
bu durum böyle devam eder."
Diğer bir hadis-i
şerifinde Peygamber SAS buyurdu ki:
RE. 45/4
(İzâ dehale şehru ramadàn,
emerallàhu hameletel-arşi en yeküffû anit-tesbîhi ve yestağfirû liümmeti
muhammedin vel-mü'minîn.)
Hazret-i Ali Efendimiz
RA'den rivayet edilen bu ikinci hadis-i şerifte, Peygamber Efendimiz SAS
buyuruyor ki:
(İzâ dehale şehru
ramadàn) "Ramazan ayı girdiği zaman, (emerallàh)
Allah-u Teàlâ Hazretleri emir buyurur, ferman buyurur; (hameletel-arş)
Arş-ı A'zam'ı, Arşullah'ı taşıyan Hamele-i Arş isimli meleklere
emreder." Onların işi, görevleri "Sübhànallah" diyerek Cenâb-ı Hakk'ı
dâimâ tesbih etmek. (Yeküffû anit-tesbîh) "O tesbihi
bırakmalarını; (ve yestağfirû liümmeti muhammedin) Muhammed
SAS'in ümmeti için, (vel-mü'minîn) ve mü'minler için istiğfar
etmelerini emreder." Yâni bu ay geldiği zaman, Hamele-i Arş melekleri,
muazzam melekler, büyük melekler mü'minler için dua ederler.
Oruç ta eskilerden
beri, Adem AS zamanından beri, mü'minlere emredilen bir büyük ibadet. O
zamandan bu yapılagelmiş. Onun için, mü'minlere Arş-ı A'zam'ın Hamele-i
Arş melekleri, o Arş'ı taşıyan melekler tevbe ve istiğfar ediyorlar.
Tabii afv ü mağfiret taleb ediyorlar. Meleklerin afv ü mağfiret taleb
etmesi, çok büyük bir değişiklik, Cenâb-ı Hakk'ın mü'minlere ulaşması
için güzel bir vesile, mübarek bir vesile. Tabii Peygamber Efendimiz'in
devresi geldiği zaman da, artık o zamanın mü'minleri ümmet-i Muhammed
olmuş oluyor. Onlar için dua ediyorlar.
İşte bu mübarek ay, bu
mânevî değişikliklerin, daha başka mânevî değişikliklerin, yerlerdeki,
göklerdeki değişikliklerin olduğu ay, pazartesi günü inşaallah
başlayacak. Pazar günü akşam, akşam ezanıyla beraber Ramazan girmiş
olacak. Ramazan girince akşamüstü, tabii yatsı namazının arkasından,
Ramazanın kendine mahsus ibadeti olan terâvih namazı kılınacak. O
da artık camilerin şenlenmesi, minarelerin kandillerle donanması, salât
ü selâm ve diğer tesbihat ve güzel Kur'an-ı Kerim kıraatleriyle
şenlenmesi başlayacak.
Böyle teravih namazını
kıldıktan sonra, gecesinin teravihten sonraki zamanda yapılacak iş, oruç
için sahura kalkmak... Sahura kalkmak sünnettir ve berekettir. Peygamber
SAS az bir şeyle dahi olsa, hafif bir şey atıştırmak tarzında bile olsa,
sahurun yapılmasını tavsiye buyuruyor.
Bazıları diyorlar ki:
"--Uykuyu bölmeyelim, işte
akşamdan yediğimiz yeter, ben dayanabilirim..."
Halbuki ibadet
kasdıyla, Allah'ın rızasını kazanmak Peygamber Efendimiz'in sünnetine
uymakla olacak diyerek, Efendimiz'in sünnetidir diyerek sahura
kalkacağız. Dinleyen kardeşlerimin de, kalkmaları uygun olur.
Bir de sahura
kalkınca, tabii bir şey daha kazanmış oluyor insan; gece namazını kılmak
için uyanmış oluyor, yatağından kalkmış oluyor. Gece namazı da, yâni
geceleyin kılınan teheccüd namazı da, dünyadan ve dünyanın içindeki her
şeyden daha hayırlı olan bir namaz. İnsanı çok büyük manevî kârlara
erdiren bir namaz...
Onun için, akşamdan
yer yatarsan, uykuyu bütün tutmuş olursun ama; hem sahurun bereketini
kaçırmış olursun, hem de gece namazını, teheccüdü kaçırmış olursun.
İnsan iki büyük kârı
düşünmeli: Birisi, teheccüd namazı. Hemen kalkar kalmaz abdest alıp,
teheccüd namazını kılmalı. Ondan sonra sahuru küçük veya büyük bir
hazırlıkla, az veya çok bir şeyle yapmalı. Yâni bir hurma da olsa, bir
bardak su veya süt gibi bir şey de olsa, tabii sahur olur. Artık hanım
filân da kalkar da, güzel, aile boyu, bir tatlı manevî lezzet içinde
güzel bir sahur yapılırsa, o da olur. Çocukların hafızasında silinmez
izler bırakır böyle güzel şeyler.
Böylece pazartesi günü
teravihi kılınmış olan, sahuru yapılmış olan, niyetlenilmiş olan oruç
başlayacak, akşama kadar. Akşam ezanı okununca iftar edilecek ve bir gün
bitmiş olacak. İkinci gün başlamış olacak. Çünkü ibadetlerde günün
başlangıcı akşam namazıdır. Demek ki, pazar günü akşam namazı, Ramazanın
başlangıcı olmuş oluyor, başlaması oluyor. Teravihi kılıyoruz, sahura
kalkıyoruz. Ondan sonra pazar günü oruçlu oluyoruz.
Oruç çok önemli bir
ibadettir. Üzerinde ne kadar, ne kadar izahat versek az gelir. Peygamber
SAS'in, yine Râmuz'da rivayet edilen, Abdullah ibn-i Mübarek'in bizim
neşrettiğimiz Kitâbüz-Zühd isimli eserinde de olan bir hadis-i
şerifi var:
(Li külli şey'in
bâbun ve bâbul-ibadeh, es-savm)
"Her şeyin bir kapısı vardır, bir girişi vardır, bir yolu yöntemi
vardır, başlangıcı vardır usulüne uygun olarak. İbadetin kapısı da
oruçtur." Yâni oruçla Cenàb-ı Hakk'ın istediği güzel ibadetler yapılmış
olur.
b. Orucun Allah
İndindeki Değeri
Oruç çok önemli bir
ibadettir. Allah-u Teàlâ Hazretleri insanın arzularını, yeme içme
arzusunu, şehvetini kendi rızası için, hakkı olduğu halde, yâni meşru
olduğu halde, haram olmadığı halde bırakmasından çok çok razı oluyor,
hoşnut oluyor. Buhàrî ve Müslim'in rivayet ettiği hadis-i şerifte
buyruluyor ki:
(Vellezî nefsî
biyedihî lehalûfu femis-sàimi atyebu indallàhi min rîhil-misk. Yeklüllàhu
azze ve celle innemâ yezeru şehvetehû ve taàmehû ve şerâbehû lieclî,
fesavmu li ve ene eczî bihî)
Yeminle başlıyor
Peygamber SAS Efendimiz. (Vellezî nefsî biyedih) "Canım kudreti
elinde olan Rabbime, Allah-u Teàlâ Hazretlerine yemin olsun ki..."
Allah'a böyle yemin ediyor. "Nefsim elinde olan Allah'a" demenin mânâsı
ne?.. Yâni, "Dilerse hayatımı sürdürür, dilerse sona erdirir. İsterse
yaşatır, isterse öldürür, isterse hayra sevkeder. Her şey Cenàb-ı
Hakk'ın kudretinin elinde olduğu için, (vellezî nefsî biyedihi)
diye böyle bu tarzda yemini çok yapardı.
"Şu canımın, nefsimin
elinde olduğu Allah'a, olan rabbıma yemin ederim ki, (ve halûfu femis-saim)
oruçlunun ağzının okusu..." Çirkin bir kokudur o. Ağzı aç kalınca
insanın tabii biraz koku yapar. (Atyebu indallàhi min rîhil-misk)
"Ama bu ağız kokusu, Allah-u Teàlâ Hazretleri'nin nazarında, ind-i
ilâhisinde,misk kokusundan bile daha hoştur."
Evet dünya gözüyle,
maddi gözle insanın keyfine, zevkine, bakışına göre kokladığı zaman
hoşuna gitmeyen bir kokudur oruçlunun, aç bir insanın nefesinin kokması,
ağzının kokması... Ama Allah indinde misk kokusundan daha makbuldür.
Çünkü Allah için yemeğini yemedi. Açlığı Allah için...
(Yekulullàhu
azze ve celle)
"Çok aziz ve pek celil olan Allah-u Teàlâ Hazretleri der ki: (İnnemâ
yezeru şehvetehû ve taàmehû şerâbehû) "Bu kulun şehvetini, yemek
yemesini ve su içmesini terkediyor; (lieclî) benim rızam için,
benim için terkediyor." Onun için Allah seviyor.
(Fesavmu lî)
"Binàen aleyh benim için terkettiğinden; bu yemesini, içmesini ve
şehvetini benim için bıraktığından, oruç benim içindir, benimdir. (Ve
ene eczî bihî) Ve orucu ben mükâfatlandıracağım!"
İnsan Allah rızası
için aç durduğu için, Rabbımız Tebâreke ve Teàlâ oruçluyu seviyor. Bu
hadis-i şerifte de, beyan olunmuş oldu bu durum.
Demek ki; ibadetin
kapısı, girişi oruçtur, Cenâb-ı Hakk'a güzel kul olmanın yolu budur.
Onun için, orucu bir ay Cenâb-ı Hak mü'minlere farz kılmıştır. Çok güzel
bir mevsim oluyor bu. Bir ay oruç tutarak bu değişik havaya girmek;
insanın nefsinin islâhı ve ibadetlerinin makbul olması ve büyük sevaplar
kazanması; mânevî bakımdan terakkî etmesi, ıslâh olması, şöyle kendisini
süzmesi, sâfileştirmesi bakımından çok güzel, uzun bir eğitim zamanı
oluyor. 29 veya 30 gün.
Arabî ayların tabii
bazen 29, bazen 30 olmasına göre, bir hilalin görünmesinden başlanıyor;
o akşam teravih kılınıp sahura kalkılıyor. Bir ay devam ediliyor. Akşam
güneş battıktan sonra tekrar nev hilâlin, yeni hilâlin görünmesi üzerine
artık Ramazanın bittiği anlaşılıyor, ondan sonraki ayın, Şevval ayının
başladığı anlaşılıyor. Böyle iki hilalin görünmesi arasındaki zaman
bazen 29 olur, bazen 30 olur. Çünkü ayın dünya etrafındaki dönüşü 29.5
gündür. Bu buçuk bazen bir tarafa eklenir, bazen öbür tarafa eklenir.
Öbür tarafa eklendiği zaman bu taraf 29 kalır, eklenen kısım 30 olur,
mesele bu. İntizamsızlık gibi görünen bu durum, ayın dünyanın
etrafındaki dönüşünün tam 30 günde olmayıp 29.5 gün olmasındandır.
Bir aylık, güzel bir
ciddi eğitim. İbadetin kapısından içeriye giriyoruz oruçla. Tabii
ibadet, ondan sonra da Ramazanın günlerinin geçiriliş şekli ile ilgili
oluyor. Yâni sen oruç tutuyorsun, kapıdan girdin... Tamam Cenâb-ı
Hakk'ın rızası alemine kapıdan girdin; ibadet, güzel kulluk başladı. O
zaman güzel kulluk yapacaksın. Sabahdan akşama sözüne, hareketine dikkat
edeceksin, neyle meşgul olduğunu gözleyeceksin, azalarını günahlardan
koruyacaksın. Haramlardan kendini şiddetli bir şekilde hıfzedeceksin ki,
o zaman içine girdiğin ibadet aleminde yaptığın güzel şeylerle orucun
kıymetlensin ve senin afv u mağfiretine sebep olsun.
Biliyorsunuz oruç
güzel tutulursa, Ramazan ayı Allah-u Teàlâ Hazretleri'nin sevdiği vech
ile ifa edilir, başarılırsa; bunun mükâfâtı çok büyük... Kulun cennetlik
olmasına, bütün günahlarının afv u mağfiret olmasına sebep olur.
c. Orucun Sevabını
Kaçıran Şeyler
Tabii dikkat edilmesi
gereken, hemen işin başında, kuvvetli bir şekilde vurgulayıp
hatırlatmamız gereken bir husus var, onu mutlaka söylemeliyiz. Peygamber
SAS; Câbir RA'den, Enes RA'den rivayet edildiğine göre buyurmuş ki:
(Hamsün yuftırnes-sàim:
El-kezibü, vel-gıybetü, ven-nemîmetü, vel-yemînül-kâzibetü ven-nazaru
biş-şehveh)
Biliyorsunuz oruçlu, su
içmeyecek bir, yemek yemeyecek iki. Bir de hep sorarlar şimdi mevsimi
değil:
"--Denize girilir mi,
girilmez mi?.."
Geçen gün hadis-i
şerifte geçti. Tabii, girmemesini Peygamber SAS Efendimiz hadis-i
şerifte bildiriyor. Kimse de hadis-i şerifleri dikkatli okumadığı için,
halkımız da onları bilmiyorlar. Gazetelerde, "Olur mu, olmaz mı?" diye
akıl yürütüyorlar. Halbuki Peygamber SAS Efendimiz hükmünü zaten
söylemiş, beyan etmiş.
Demek ki teferruatı,
incelikleri öğrenecek yer Peygamber SAS Efendimiz'in mübarek hadis-i
şerifleri. Ona müracaat etmedi mi, insanlar ortada kalıyor, ne
yapacağını bilemiyor, hatalı işler de yapıyorlar.
Şimdi, yemeyecek
tamam. Yemek yemiyecek ağzına lokma koymayacak. Teferruatı artık fıkıh
kitaplarında anlatılan şekilde incelikleri, hududları, sınırları. Su da
içmeyecek, şehvetini de terkedecek. Evliyse hanımına yaklaşmayacak,
bekharsa başka türlü yönlerden kendisini tehlikeye düşürecek işler
yapmayacak. Şehvetini de engelliyecek. Başka?..
Bu kadar sanıyor
ahali, sadece bu üçü var zannediyor. Çok meşhur olan üç tanesi
olduğundan, başka bir şey düşünmüyor. Halbuki kapı içine girdiğin alem
de ibadet alemi. İbadet sadece aç kalmak, susuz kalmak, şehvetinden
uzaklaşmak değil, daha başka şeyler de var. Azalarını günahlarından da
korumak ibadet, buna takvâ deniyor; sakınmak, korumak... Onu yapmadığı
zaman, orucun sevabı kaçıyor. Nitekim bu okuduğum hadis-i şerifte nasıl
buyurmuş SAS Efendimiz:
(Hamsün)
"Beş şey var ki, (yuftırnes-sàim) oruçluyu iftar ettirir, orucunu
bozar. Yâni, iftar etmiş gibi oruçlunun sevabını kaçırttırır."
Şimdi burada orucunun
bozulduğunu söyleyince; bunları yapan kimse, "Nasıl olsa benim orucum
bozuldu." der de, bir de yemeğe içmeğe kalkarsa; bu sefer kefaret de
gerekir. Mânevî bakımdan bozuluyor, onu hatırlatıyorum. Önce okuyalım:
Beş şey oruçluya
orucunu bozdurtur, iftar etmiş gibi yaptırtır. (Yuftırnes-saim)
"Oruçluyu iftar ettirtir." Akşam değil, günün ortasında iftar ettirtir.
Yâni orucunu bozdurmuş olur.
1. (El-kezibü, )
Kezib, yalan. Yalan söyledi mi, iftar etmiş gibi olur, yemiş içmiş gibi
olur. Orucun sevabı gider.
2. (Vel-gıybetü)
Gıybet. Yâni mecliste olmayan bir mü'min kardeşinin ayıplarını fâşetmek,
söylemek, dedikodu yapmak.
3. (Ven-nemîmeh)
Yâni birisinin lafını alıp ötekisine götürmek, ikisinin arasının
bozulmasına sebep olacak haberi ona ulaştırmak. Koğuculuk yapmak
deniliyor esik Türkçede buna.
4. (Vel-yemînül-kâzibeh)
Bir de mahkemede, veyahut herhangi bir işin inandırıcı olması için,
yalan yere yemin etmek.
Tabii mahkemede olursa
adaleti saptırtıyor. Herhangi bir muamele de olursa karşı tarafı
aldatıyor, aldatmaca olmuş oluyor. Öbür tarafa da gadir oluyor.
Mahkemede olunca yemin etti tamam ötekisinin hakkını şey yaptın. Zulüm
ve gadir olmuş oluyor.
5. (Ven-nazaru biş-şehveh)
Ve şehvetle bakmak. Yâni bakmaması gereken bir cinse; erkekse kadına,
kadınsa erkeğe şehvetle bakması da orucu bozdurur. İftar etmiş gibi
yapar oruçluyu.
Tabii şimdi birisi
düşünelim öğleyin açtı televizyonu, oradaki bir şeye şehvetle baktı;
yahut bile bile yalan söyledi birisine; veyahut bir toplantıda gıybet
etti, veyahut yalan yere yemin etti ticarethanesinde; veyahut birinin
lafını ötekisine taşıdı. Yâni burada yasaklanan kötü şeylerden birisini
yaptı farzedelim, düşünelim böyle bir durumu.
Sonra bu hadis-i
şeriften dolayı, "Ay benim orucum gitti!" dedi tabii üzüldü, pişman
oldu. "Ben artık oruçlu değilim!" dedi, gitti, yedi, içti. Ne olur?.. Bu
mânevî bakımdan sevabı kaçırtıyordu; orucu maddi bakımdan da bozmuş
olduğundan, bu sefer kefaret gerekir. Böyle maddi bakımdan orucunu insan
bozarsa, ceza olarak altmış gün oruç tutması lâzım, bir gün de kaza
etmesi gerekiyor; altmışbir gün ediyor.
O bakımdan bunları
yapmayacağız, ama bunlar kazàrâ yapıldıysa, "Nasıl olsa orucum
bozuldu..." diye de, tekrar alenen artık orucunu maddî bakımdan da yeyip
içmeyeceğiz. Bunlar manevî iş, yâni ahlâkî kusur. Ötekisi maddî bir
şey... Böyle yaptığı zaman orucunu tamamen bozmaya kalkmayacak.
d. Oruçta Dikkat
Edilecek Konular
Tabii başka şeyler de var,
başka hadis-i şerifler var. Bir hadis-i şerif daha okuyalım:
(İnnemes-savmu cünnetün,
feizâ kâne ehadüküm sàimen felâ yerfüs, ve lâ yechel; ve inimruün
kàtelehû, ev şâtemehû felyekul: İnnî sàimün, innî sàimün!)
Buhârî ve Müslim'de, Ebû Hüreyre'den rivayet edilmiş bir hadis-i şerif
bu da. Buyuruyor ki Peygamber Efendimiz:
(İnnemes-savmu
cünnetün)
"Oruç kalkandır." Cünne, savaşta insanın kendisi oktan, kılıçtan
koruması için kullandığı âlet, kalkan mânâsına. "Oruç kalkan gibidir,
kalkandır" demek, yâni teşbih maksadıyla böyle söyleniyor. Nasıl kalkan
insanı kılıçtan, oktan, düşmanın saldırısından koruyorsa, siper
oluyorsa, oruç da öyle bir şeydir. Fenâlıktan insanı korur, cehennemden
de korur. Yâni cehenneme düşmemesini, cennete girmesini de sağlar.
(Feizâ kâne
ehadüküm sâimâ)
"O halde, yâni bu işin olabilmesi için, va'dedilen mükâfata erilebilmesi
için, sizden biriniz oruçluyken, (felâ yerfüs) kötü, küfürlü,
müstehcen lâf söylemesin!.." Türkçe'si, küfretmesin! Türkçe'de
küfretmek, ağzını bozmak mânâsına. Refese-yerfüsü de, o fuhşiyâtı
işlemek veya sözünü söylemek mânâsına geliyor. Böyle yapmasın! Yâni
ağzını derli toplu tutacak, bozmayacak.
(Ve lâ yechel)
"Cahillik de etmesin!" Cahillik ne demek?.. Yâni âlim, fâzıl, kâmil bir
insanın yapmasını doğru görmediği bir şeyi, bunları düşünmediği için
yapmak demek. Cahillik demek, okuma yazma bilmemek değil; kendisini
günaha sokacak şeyin günah olduğunu bilmeyip, günahı işlemek mânâsına.
"Cahillik etmesin, ağzını
bozmasın, küfretmesin!" İşte bunlar da, görüyorsunuz deminki yalan ve
gıybet gibi, orucun sevabını kaçıran şeyler.
(Ve inimruün kàtelehû)
"Pekiyi karşı taraftaki bir adam bununla dalaşırsa, mücadele ederse,
kavga ederse; (ev şâtemehû) küfür etmeye kalkarsa, ağzını o
bozarsa; cevap verecek mi?.. (Felyekul) Desin ki: (İnnî sàimun,
innî sàimun!) "Ben oruçluyum, ben oruçluyum!" desin. Yâ kendi
kendine desin, tutsun kendini; ya da karşı tarafın da duyacağı şekilde;
artık onun nasıl olacağını söylemiyor Efendimiz.
"Ben oruçluyum, ben
oruçluyum!" desin diye, iki defa tekrar buyurmuş. Yâni kendisine:
"--Aman ben kendimi
tutayım, bu adamın kötü davranışına kötü bir muamele ederek, orucumun
sevabını kaçırtmayım!" demiş oluyor.
Veyahut karşıdaki adama
da:
"--Ben oruçluyum, ben
oruçluyum, sana uymam!" demiş oluyor.
Onun için orucun tutulması
esnasında bu gibi hususlara dikkat etmek lâzım.
--Etmezse ne olur?..
Eline bir şey geçmez.
Yâni oruçtan hasıl olacak muazzam kârları, sevapları, kazançları
kaybeder. Bir de tabii, işlediği günahın cezalarını da çeker.
Onun için Peygamber
SAS, İmam Neseî ve İbn-i Mâce'nin Ebû Hüreyre RA'den rivayet ettiğine
göre buyurmuş ki:
(Kem min sâimin)
"Nice oruç tutan insan vadır ki, (leyse lehû min savmihî illel-cûu
vel-ataş) onun tuttuğu oruçtan kendisine, aç kalmaktan, susuz
kalmaktan başka bir şey yoktur. Yâni bir kârı yoktur, bir sevabı
yoktur."
O halde, aziz ve
sevgili izleyiciler ve dinleyiciler! Orucu güzel tutalım! Ahlâkî
şartlara, esaslara uyarak, dilimizi tutarak, gözümüzü koruyarak; her
âzâmızı, her çeşit günahtan sakınarak ve ibadetin kapısı olduğunu
bilerek, günümüzdeki diğer bütün hareketlerimizin de orucumuzun sevaplı
olmasına, veyahut sevabının kaçmasına tesir edeceğini bilerek, cahillik
etmeden, ağız bozmadan, yalan yanlış, günah haram işler yapmadan, orucu
güzel tutalım!..
Bunun mukàbilinde
Cenâb-ı Hakk'ın vaad ettiği, Peygamber Efendimiz SAS'in bize bildirdiği
o mükâfatları Rabbimiz bizlere ihsan etsin... Şu ay hepimizin afv ü
mağfiretine ve Cenâb-ı Hakk'ın rızasını kazanıp, cennetine girmemize
vesile olsun...
Allah-u Teàlâ
Hazretleri Ramazanlarınızı mübarek etsin... Hepinize gayret, kuvvet
ihsan etsin... Hepinize dünya ve ahiretin hayırlarını dilerim...
Hepinizden de dünyada ve ahirette hayırlara erme konusunda, ben
kardeşinize ve ümmet-i Muhammed'in selâmetliğine dua etmenizi ricâ
ederim...
Esselâmü aleyküm
ve rahmetullàhi ve berekâtühû,
aziz ve sevgili izleyiciler ve
dinleyiciler!..
|