UNUTULMAYAN İFTAR MECLİSLERİ

 

          

Ahmet Turan Alkan

        İkindi güneşinin kızarıp akşam dakikalarını hızlandırdığı demlerde başlar iftar heyecanı; susuzluk ve açlık hissi giderek zayıflayıp yerini iftar meclisinin huzuruna terkeder. İftar dakikasını güzelleştiren şey, sair zamanlardan daha zengin ve daha ziyade bir sofranın vaadettiği damak lezzetleri değil cennetten rayihalar getiren bir iftar meclisinde o heyecanı birileriyle bölüşmektir. Oruç haletini sona erdiren an, bölüşmek ve beraber olmak anafikriyle manidardır ve dünyada hiç kimse orucunu yalnız başına açmak zorunda kalan birisi kadar yalnız değildir.

Şüphesiz herkesin zihninde unutulmayan iftar meclislerinin lezzeti vardır; içinizde saklı duran o güzelliklere atıfta bulunmak gayesiyle, bütün cazibesi "sıradanlıkla" inşa edilmiş birkaç iftar hatırasını yad etmek geldi içimden.

        1974 yılı idi; Kıbrıs Harekatı'nın hala sıcaklığını koruduğu güz aylarından birinde Ankara'nın Site Yurdu'nda (Atatürk Öğrenci Yurdu) ikmal imtihanları sebebiyle tenhalaşmış yurdun dört kişilik bir odasında yapayalnızdım. Gurbette okuyan öğrenciler bilir ki tenha bir yurt kadar yalnızlık hissini yoğunlaştıran bir başka mekan bulmak zordur. O gün küçük ispirto ocağında bir domates ve bir yumurtalık menemen pişirdim. Küçük demliğime çay suyu koyup iftar saatini beklemeye başladım. Hava karardı, kaldırımlar boşaldı, ezanlar okundu; mütevazi soframdaki en tatsız azık yalnızlıktı. O gün farkettim ki, bir iftar sofrasını asıl ziynetlendiren ve güzelleştiren şey sofranın "iftar meclisi" haline gelebilmesidir. Ve tek kişilik sofralar ne kadar zengin olursa olsun asla bu payeye yükselemez.

1980 yılında ramazan, ağustos sıcaklarına tesadüf etmişti. Yedeksubaylık imtihanlarına katılmak için sabahın erken saatlerinde Ankara'ya otobüsle gelen beş arkadaştık; ikindi sularına kadar devam eden imtihandan çıktıktan sonra, iftar saatinde sanki evimize yetişecek gibi bir telaş ve heyecanla otobüs garajına koşuştuk. Otobüs hareket etmeden birkaç dakika önce seyyar satıcıdan aldığımız birer simiti kağıda sardırıp yola revan olduk. Fıkhen "yolcu" sayılmamıza rağmen niyetimizi bozmamıştık. Kırıkkale civarlarında vakit tamam oldu. Otobüste, rahatça yıkanabilecek ölçüde ısınmış bayat sudan başka hiçbir içecek yoktu. Simitleri sardığımız kağıdı kucağımıza serip bir lokma simitle orucumuzu açtık. O esnada hala unutamadığım güzellikte bir şey oldu. Yol arkadaşlığı ettiğimiz diğer yolcular durumumuzu farketmiş olmalılar ki azıklarını bizimle paylaşmaya başladılar: Payımıza düşen bir zeytini yanımdaki arkadaşla bölüştük; sonra bir biber dolmasının çeyreği, sonra bir dilim domates...

Ömrümde o otobüste kurulan iftar sofrasından daha zengin hiçbir sofraya oturmadım; o anın lezzeti ve güzelliği ancak ramazan rahmeti ve yakınlığı ile anlaşılabilir bir keyfiyetti.

        78 yılının ramazanını Aydınlıkevler semtinin bir apartman bodrum katında bir şehrayin haline getiren şey işte bu bölüşmek duygusu idi galiba. Geçici bir süre için misafir olarak bulunduğum bu öğrenci evinde ramazanı şimdi Malatya'da hazık bir cerrah olarak çalışan Doktor Adnan'la Patnos'da eczacılık yapan sevgili Necmet­tin'le ve şu anda Çalışma Bakanlığında müfettiş olan sevgili Sadi ve el'an Osmaniye'de yedek parça ticaretiyle iştigal eden aziz dostum Mahir'le beraber geçirdik. Her halde teslim ederler ki öğrencilik, bekarlık ve harçlık darlığı gibi üç menfi faktöre rağmen o ramazan hepimizin hayatında müstesna bir hatıra olarak hep yaşayacaktır. Aşçıbaşımız Sadi'nin marifetli elleriyle pişirdiği çorbalar, pilavlar, sütlaçlar, kadayıflardan (ki bu liste harçlık bakımından pek de perişan olmadığımızı gösteriyor) ziyade meclisimizi şenlendiren asıl husus kardeşliğin ve sevginin bir gurbet iklimini "memleket" haline dönüştürmesindeki sihir idi. Sokaklarında terör cinayetinin kol gezdiği, gece sessizliğinı bomba patırtılarının böldüğü o tedirgin günlerde Aydınlıkevler'in bir bodrum katında kurduğumuz muhabbet meclisi ne kadar sıcak, ne kadar leziz ve ne kadar samimî bir gönül iklimi idi.

        Bu vesile ile uzun zamandır görüşemediğim "bodrum katı ashabı"nın şahsında ramazanınızı tebrik ederim; iftar meclisleriniz feyizli, sofralarınız bereketli, gönülleriniz şen ve ruşen olsun efedim.

 

          

 

 

 

 

Sayfayı Yazdır